"Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi" sırf adı dolayısıyla bile beni çeken bir oyun oldu geçen seneden beri gitmek isteyip bir türlü fırsat bulamadığım oyuna geçen hafta gitme şansına eriştim:) Öncelikle konusundan bahsetmek istiyorum Sumru Yavrucuk "Umut" isminde transeksüel bir bireyi canlandırıyor, bireyin hayatı, kendini keşfetme süreci, bu süreçten sonra yaşadıkları vs metin konusu bakımından biraz klişe olsa da Sumru Yavrucugun oyunculugu o kadar kusursuz ki metindeki klişelerin bir önemi kalmıyor.Bazı şakalara gerçekten gülüp bazı sahnelerde sizi gerçekten hüzünlendiriyor, düşündürüyor, duygulandırıyor belki ağlatıyor kısacası Sumru Yavrucuk oynuyor siz yaşıyorsunuz. Açıkcası Sumru Yavrucuk dan böyle bir oyunculuk performansı beklemiyordum bunun nedeni onu daha önce bir tiyatro oyununda izlememiş olmam olabilir oynadığı dizilerde de gerçekten çok yetenekli fakat tiyatroda bambaşka sırf oyunculuk için bile izlenebilecek bir oyun "Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi". Sumru Yavrucuk bu oyunla dört tane "Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu Ödülü" nü almış ve kesinlikle hak ediyor.
Edebiyat, kitaplar, deneme, eleştiri üzerine her şey:)
27 Ekim 2013 Pazar
Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi
"Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi" sırf adı dolayısıyla bile beni çeken bir oyun oldu geçen seneden beri gitmek isteyip bir türlü fırsat bulamadığım oyuna geçen hafta gitme şansına eriştim:) Öncelikle konusundan bahsetmek istiyorum Sumru Yavrucuk "Umut" isminde transeksüel bir bireyi canlandırıyor, bireyin hayatı, kendini keşfetme süreci, bu süreçten sonra yaşadıkları vs metin konusu bakımından biraz klişe olsa da Sumru Yavrucugun oyunculugu o kadar kusursuz ki metindeki klişelerin bir önemi kalmıyor.Bazı şakalara gerçekten gülüp bazı sahnelerde sizi gerçekten hüzünlendiriyor, düşündürüyor, duygulandırıyor belki ağlatıyor kısacası Sumru Yavrucuk oynuyor siz yaşıyorsunuz. Açıkcası Sumru Yavrucuk dan böyle bir oyunculuk performansı beklemiyordum bunun nedeni onu daha önce bir tiyatro oyununda izlememiş olmam olabilir oynadığı dizilerde de gerçekten çok yetenekli fakat tiyatroda bambaşka sırf oyunculuk için bile izlenebilecek bir oyun "Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi". Sumru Yavrucuk bu oyunla dört tane "Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu Ödülü" nü almış ve kesinlikle hak ediyor.
"Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi" sırf adı dolayısıyla bile beni çeken bir oyun oldu geçen seneden beri gitmek isteyip bir türlü fırsat bulamadığım oyuna geçen hafta gitme şansına eriştim:) Öncelikle konusundan bahsetmek istiyorum Sumru Yavrucuk "Umut" isminde transeksüel bir bireyi canlandırıyor, bireyin hayatı, kendini keşfetme süreci, bu süreçten sonra yaşadıkları vs metin konusu bakımından biraz klişe olsa da Sumru Yavrucugun oyunculugu o kadar kusursuz ki metindeki klişelerin bir önemi kalmıyor.Bazı şakalara gerçekten gülüp bazı sahnelerde sizi gerçekten hüzünlendiriyor, düşündürüyor, duygulandırıyor belki ağlatıyor kısacası Sumru Yavrucuk oynuyor siz yaşıyorsunuz. Açıkcası Sumru Yavrucuk dan böyle bir oyunculuk performansı beklemiyordum bunun nedeni onu daha önce bir tiyatro oyununda izlememiş olmam olabilir oynadığı dizilerde de gerçekten çok yetenekli fakat tiyatroda bambaşka sırf oyunculuk için bile izlenebilecek bir oyun "Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi". Sumru Yavrucuk bu oyunla dört tane "Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu Ödülü" nü almış ve kesinlikle hak ediyor.
13 Ekim 2013 Pazar
11 Ekim 2013 Cuma
Bu aralar neler yapıyorum:)
Bu aralar eleştiri yazacak vaktim olmadı. Okul yoğun geçiyor, hazırlık eğitimi, yeni bir ortama alışmak, yurtta kalmak vs. Bu arada kitaplara çok vakit ayıramadım maalesef okula başladığımdan beri Albert Camus- Yabancı yı okuyabildim. Kitap hakkında bir eleştiri yazısı yazmak istiyorum ama gözümden kaçan bazı noktalar olmuş olabilir bir kere daha okumadan yazmasam daha iyi gibi:) Onun dışında Yabancı dikkatli okumanız gereken ağır bir kitap o yüzden biraz da yavaş okudum sanırım. Çünkü okula başladığımdan beri bitirebildiğim tek kitap oldu maalesef. Şu an İki Şehrin Hikayesi ni okuyorum kitap gayet akıcı şu an başlarında olduğum için çok yorum yapamıyorum fakat çok kaliteli bir kitap olduğundan eminim:) Ayrıca Breaking Bad dizisine başladım arkadaşlarımın tavsiyeleri üzerine 3 bölüm izleyebilsemde henüz sürükleyici ve orjinal bir dizi olduğu belli oluyor.Oyuncuların performansları üzerinde konuşmaya gerek bile yok zaten. Bu arada yeni olduğum için pek kimseyle tanışamadım burdan blog işini de çok çözebilmiş değilim:) Diziyle veya kitapla ilgili ya da herhangi bir konuyl ilgili yorum falan yaparsanız iyi olur sanki:) Son olarak hepinize çok mutlu bayramlar diliyorum:))
9 Eylül 2013 Pazartesi
Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Bir İdam Mahkumunun Son Günü– Victor Hugo
Victor Hugo kitabın ikinci önsözünde bu kitabı yazma amacını
şöyle belirtmiş “ … o halde Bir İdam Mahkumun
Son Günü ‘ nün, idam cezasının kaldırılmasının dolaylı ya da dolaysız
bir savunmasından başka bir şey olmadığını açıklıyor, ya da belki daha doğrusu
bunu yüksek sesle itiraf ediyor. Onun niyeti, eseriyle gelecek kuşaklara
bırakmak istediği; bu konuya değinmiş olsa da, işlenen suçtan, sanığa kadar
değişen özel savunmadan değil, bugünkü ve gelecekteki bütün sanıklar için
sürekli olan genel savunmadan, toplum
yerine geçen Yargıtay önünde yüksek sesle savunulan insan haklarının en önemli
noktasından, bütün ağır suç davalarının önceliği olarak ebediyen inşa edilen bu
üstün dava reddinden, kraliyet maiyetinin kanlı söz sanatı tarafından kuşatılan
acıma duygusunun üç kalın katının altındaki bütün temel sebeplerin altında
belli belirsiz çırpınan kasvetli ve ölümcül sorudan bahsetmektir. Bu yaşam ve
ölüm sorusudur; çırılçıplak, savcılığın karmakarışık seslerinden uzak, kabaca
göz önüne serilen, görülmesi gereken
yerde, olması gereken yerde, gerçekten olduğu yerde, gerçek
ortamında, o korkunç ortamda, mahkemede
değil de giyotinde, hakim tarafından değil de cellad tarafından sorulan
sordur.”
(Kitaptan Alıntı)
“İdam Mahkumu! Evet,
neden olmasın? “ İnsanların hepsi er ya da geç
idama mahkumdur.” Hangi kitapta
okuduğumu hatırlamıyorum, ama içindeki tek güzel şey buydu. O halde durumumda bu kadar değişen
ne olabilirdi ki?
Cezamın ilan edildiği andan şu ana kadar, uzun bir ömür
bekleyen kaç kişi ölmüştür kim bilir! Greve Meydanı’nda başımın düşüşünü
seyretmeyi düşünen kim bilir kaç genç,
özgür ve sağlıklı insan benden önce göçüp gidecek! Şimdi özgürce yürüyüp nefes alan, keyiflerine
göre girip çıkan kim bilir kaç kişi benden önce ölecek? Hem sonra bana hayatta
kalmayı bu kadar isteten ne olabilir ki? Aslında hücrenin karanlık günü ve kara
ekmeği, kürek mahkumlarının kovasından payıma düşen yavan et suyu, horlanmak,
iyi bir eğitim almış olmama rağmen gardiyanlar ve memurlar tarafından kaba
davranılmak, beni konuşmaya ve dinlemeye değer bulan tek bir insana bile sahip
olmamak, yaptıklarımın ve bana yapılacakların düşüncesiyle sürekli olarak
ürpermek. İşte celladın benden alabilecekleri ancak budur.
Ah! Ne fark eder ki! Yine de korkunç bir şey!”
Babamın şöyle bir tezi vardır “Victor Hugo ve onun gibi büyük yazarların
ünlü, bilinen kitapları iyidir. Adı duyulmamış kitapları pek de kaliteli
değildir.” diye. Sanırım bu kitap babamın tezini çürütecek
nitelikte.
“Bir İdam Mahkumunun Son Günü “ bence konusu nedeniyle bir
adım önde. Adından da anlaşılacağı gibi
idama mahkum edilmiş bir insanın ağzından son günlerini, yaşadığı olayları,
düşündüğü şeyleri okuyoruz.
Kitabın dili anlaşılır, sade. Sürükleyici bir yanı ve edebi
değeri çok fazla olmamasına karşın gayet akıcı , düşündürücü, sorgulayıcı…
Kitap 1829 da yayınlanmış ve bayağı tepkiyle karşılanmış.
Sanırım bu kadar tepkiyle karşılanmasının nedeni halkın çoğunluğunun bu kadar benimsenip, onaylanmış idam cezasına
karşı sorgulayıcı yaklaşmamış olması. Belki aynı şeyin bir gün kendi başlarına
gelebileceğini tahmin etmemesi, empati kurmaması
vs. Gerçekten de öyle değil midir? Bizim
ya da değer verdiğimiz insanların başına gelmeyen olay üzerinde çok durmayız, düşünmeyiz , sorgulamayız,
geçeriz belki bencil olmanın rahatlığına alışmışızdır rahatımızı
kaçırmak istemeyiz vs. birçok nedeni
olabilir.
Kitabı okumanızı tavsiye ederim . Önceden de belirttiğim
gibi sorgulayıcı , düşündürücü bir kitap “İdam Mahkumunun Son Günü” . Ben
kitabı bitirdikten sonra idam cezası olmalı mı olmamalı mı diye uzun uzun
düşündüm. Fikirlerimi özet geçmem gerekirse hiç kimsenin ya da hiçbir kurumun
bir insanın canını almaya hakkı olmadığı kanaatine vardım tabi tek bir şartla;
o insanında hiç kimsenin canını almış olmaması.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)